Keşif, bireyleşme ve ayrışmanın yolları güven ve desteğin taşlarıyla kurulur. Daha yeni yürümeye başlayan bebek, anneden uzaklaştıkça ara sıra arkasına bakar. Keşfe çıkan insan yavrusu, annesinin/güvenli üssünün hala ardındaki varlığından emin olarak yolunda gitmek ister.
Güvenli üs kavramı, son zamanlarda sıklıkla konuşulan bağlanma teorisiyle birlikte Ainsworth ve Bowlby tarafından geliştirilir. Bebek, ikinci yılına gelirken anneden/bağlanma figüründen ayrışmaya başlar. Dış dünyası artık onun için keşfedilecek bir alandır, bebek de bireyleşerek büyümektedir. Bireyleşme ve ayrışmaya atılan bu ilk adımlarda öğrenmenin merakı olduğu kadar zarar görme ihtimalinin endişesi de vardır. Bu yüzden çocuğun kaybolmadan geri dönebilmesinde korunma ve bağlanma güçlü rol oynar. Zamanla bireyleşme ve ayrışma tamamlansa da yetişkinlikte güvenli üs arayışı devam eder ama anne figürünün yerine bu sefer başka şeyler konur. Kişi, dışarıya açılmanın yorgunluğu ve olumsuz etkileriyle kendine güvenli üs(ler) yaratır. Göç yaşamında ise bu durum duygusal ikmalle ilişkilendirilir.
Göçte taşınma fiziksel olsa da duygular bir süre daha köklenilen yere ait kalır. Göç sonrası güvenin hasar alması, ilişkilerin bozulması muhtemeldir ve yas söz konusudur. Bir noktada da göç deneyimi kişiye tıpkı yeni ayaklanan çocukta olduğu gibi keşif ve büyüme fırsatları da sunar. Güvenli üs, göç edenin yurdudur ve duygusal ikmal, onun ülkesiyle ilişkilendirdiği her şeydir: Göçmenin kültürüne ve diline ait müzikler dinlemesi, yemekler tatması ve onunla birlikte göç eden insanlar gibi… Başka bir deyişle, yiyecekte ve konuştuğu dilde aranan bu tanıdıklık annesel yoksunluğun veya kesilme/mahrumiyet kaygısının yerine konmaktadır. Kaygının beraberinde kişi kimi zaman ayrıldığı ülkesini aşkla yücelterek yerleştiği ülkenin kültürünü yok sayabilir, kimi zaman da tam tersi yönelimli duygular yaşayabilir. Benlikteki tüm bu karmaşada duygusal ikmalin etkisi bu yüzden önemlidir.
“Sevginin üstünlüğü, kendilik temsilini bir arada tutan tutkaldır.”der Akhtar. Çevrenin anlayışı ve dostluğun sunduğu güven göçün negatif etkisini en aza indirger. Kişinin ülkesiyle arasında kurduğu bağın dengesi ve iki farklı kültüre de eş uzaklıkta mesafelenebilmesi yas sürecinin benliğe zarar vermeden geçirilmesiyle sonuçlanır. Bu da ancak, duygusal ikmalin engellenmeden desteklenmesiyle gerçekleşebilir.
Kaynaklar
İnsan Yavrusunun Psikolojik Doğumu, Margaret Mahler
A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development John Bowlby
Göç ve Kimlik: Kargaşa, Sağaltım ve Dönüşüm, Salman Akhtar